top of page
Ara
  • Yazarın fotoğrafıCeren Çiller

Fransız Babam

Okumadan önce:


Kitabın konusu nedir?


Eserde iki başkarakter dikkatimizi çekiyor. Bunlar, Montparnasse mezarlığında birbirine komşu iki beyefendi. Birisi kitabın yazarının babası olan Jean-Paul Elkann, Paris Yahudi cemaatinin başkanı. Öbürü, Fransız sanatçı Roland Topor. İkisinin de kısa biyografisini kitabı okumadan önce fikir sahibi olabilmeniz için verdim. Topor, kulağa harika gelen kahkahaları, gece hayatına düşkünlüğü ve romantikliğiyle bilinen bir kişilikken, mezar komşusu Bay Elkann ise yakışıklılığının farkında, kendine özen gösteren, güldüğü zor görülmüş, ciddi ve kuralcı bir banker. Anlayacağımız bu komşular yaşadıkları dönemde birbirlerinin yanından bile geçmeyecek zıt görüşlere sahipler. Kısacası kitap, yazarımızın akılcı olmayan her şeyi reddeden “kentsoylu” (Kelimeye yaptığım vurguyu kitabı okuduğunuzda daha net anlayacaksınız.) babasının, Sürrealist çalışmaları ile dikkat çeken bir sanatçı ile sanki bir kafede karşılıklı kahve içerlerken sohbet etmelerini içeriyor. Kendi görüşüm: Muhtemelen bu sohbette Topor ağzında bir piposu ve bunun yanında bir kadeh kırmızı şarap içerdi. Bu sohbetlerde yaşadıkları zamanlarda yarım kalan hayallerini, hayatın içinde kaybolup göz ardı ettikleri değerlerini ve yer yer pişmanlıklarına değinmeleri beni asıl etkileyen şey oldu.


Roland Topor kimdir?


7 Ocak 1938, Paris - 16 Nisan 1997, Paris

Kendisi hayata 59 yaşında gözlerini yuman bir Fransız oyun yazarı, ressam, şair, yönetmen ve film yapımcısıdır. Fransız sanat hayatının önde gelen isimlerinden olup, eserlerindeki sürreal yaklaşım ile dikkat çekmiştir. Kitapta Topor ’un konuşmalarında bu konu hakkında bir düşüncesi var:


“Daha fazlasını yapabilmek isterdim. Picasso gibi tartışılan bir ad, evrensel bir şöhret kazanabilmek isterdim. Yeteneğim vardı ama bir Picasso olmadığımın bilincindeyim ve bunun beni üzdüğünü, acı verdiğini itiraf etmeliyim. Korkarım, ben olmasaydım, yazı yazmasaydım ya da resim yapmasaydım da sanatın gidişatı aynı olurdu. Beni anlıyor musunuz? Ben Picasso gibi olabilseydim, sizin gibi sanatçılarla ve sanat dünyasıyla ilgisi olmayan bir kişi bile kim olduğumu bilirdi; sorduğunuz soruyu sormasına gerek kalmazdı.”


Buradan da anlayabileceğimiz üzere Topor ‘un kendisini “önde gelen” olarak gördüğü söylenemez.

Jean-Paul Elkann kimdir?


28 Aralık 1921, Paris – 23 Kasım 1996, Paris

Yazarın babası Jean Paul, Paris Yahudi cemaatinin başkanıdır. Yazarımız kitapta babasının meşhur Hollywood aktörü olan Cary Grant’a benzediğini söylüyor. Jean-Paul Elkann’ın kısa geçmişine bakacak olursak gençliğinde ailesi ile bir dönem Yahudi karşıtı zulümlerden kaçmak için New York’a mülteci olarak sığınıyorlar. Burada eğitimine Columbia Üniversitesinde devam ediyor. New York’ta Yahudi bankacılık ailesinin varisi Carla Ovazza ile evleniyor ve bir oğulları oluyor. (Alain Elkann) Sonrasında boşanıp Francoise Schuhl ile evleniyor. Yazarımız kitapta babasının karısını meşhur Hollywood yıldızı olan Grace Kelly’e benzetiyor. Bayan Schuhl ile bir kızları oluyor; Brigitte Elkann. Brigitte eserde yazarımızın yanında yer alan karakterlerden bir tanesi aynı zamanda. Bayan Schuhl ise hüzünlü hayatı ile karşımıza çıkıyor kitap sayfalarında, onun adına çok üzüldüğümü söylemeden geçemeyeceğim. Paris’e geri döndükleri zaman Bay Elkann Yahudi cemaatiyle ilgili işlerine devam ediyor ve bir kalp krizi sonucu 74 yaşında hayatını kaybediyor. Baba Elkann kitapta kendisi hakkında şöyle bahsediyor:


“İki kez evlendim ama ağırlıklı olarak işimi, mesleğimi, paramı ve sporu düşündüm. İşte, söylemem gereken şudur ki, ben genel olarak kendimi işime veriyor, yaptığım şeyi iyi yapmak istiyordum; o kadar. Çok yolculuk yaptım, evet, birkaç kez dünya tur attım. Hong Kong’a, Japonya’ya, Brezilya’ya, Amerika Birleşik Devletleri’ne giderdim. İyi giyinmeyi de çok severdim; çizgili gömleklere, pijamalara, çizgili külotlara, güzel sabahlıklara, saatlere ve hatta kol düğmelerine, bir de gençken pipoya meraklıydım.”


Elkann ailesinin geçmişi derin bir siyasete ve cemaatlerin geçmişine de dayanıyor, daha derin bilgi için kendiniz araştırmanızı tavsiye ederim çünkü alanım olmayan bir konuda başkalarının fikirlerini aktarmaktan öteye gidemeyeceğimi düşünüyorum. Baba Elkann kendi kariyeri hakkında kitapta şöyle bahsediyor:


Oysa ben paramı biriktirmek zorundaydım çünkü varlıklı insan şöhretim asla değişikliğe uğramamalıydı. Ben hata yapamaz, başarısızlığa uğrayamaz, küçülemez, ufalamazdım ama bu hiç de kolay değildi.”


Kitapta altını çizdiğim yerler:


"Bir uyarı olmadan ölündüğü zaman, hele gençken, insan ortadan kalkıyor ama dengesizlikler de oluyor. Yani biri artık var olmuyor, rahatsızlık vermiyor, ama orada olmuyor da. Ölmeden önce vergi dairesiyle borçlarımı halletmiş olmalıydım; hiç olmazsa zavallı oğlum rahat ederdi.” – Roland Topor


"Öldüğüm zaman çok yorgundum ve bunun farkında değildim; Şimdi hiç olmazsa dinleniyorum. Çalışıyordum, geziyordum, içiyordum, yiyordum, uyumuyordum. Hiçbir şey için yeterince zamanım yoktu. Şimdi bol bol zamanım var.” – Roland Topor


"Ölmüş bir insanın hayatını bize hatırlatanlar sadece geride bıraktığı yapıtları ve mezar taşıdır; insan toz olur gider."


“Başarınız sizi tatmin ediyor muydu?”

“Hayır, tam olarak değil; daha fazlasını yapabilmek isterdim. Picasso gibi tartışılan bir ad, evrensel bir şöhret kazanabilmek isterdim. Yeteneğim vardı ama bir Picasso olmadığımın bilincindeyim ve bunun beni üzdüğünü, acı verdiğini itiraf etmeliyim. Korkarım, ben olmasaydım, yazı yazmasaydım ya da resim yapmasaydım da sanatın gidişatı aynı olurdu. Beni anlıyor musunuz? Ben Picasso gibi olabilseydim, sizin gibi sanatçılarla ve sanat dünyasıyla ilgisi olmayan bir kişi bile kim olduğumu bilirdi; sorduğunuz soruyu sormasına gerek kalmazdı. – Roland Topor

İtalyanca aslından bizler için çeviren Eren Cendey'e de çok teşekkür ediyorum.

Kitabı PDF şeklinde buraya bırakıyorum okumak isteyenler yararlansın.



Alain_Elkann_-_Fransız_Babam
.pdf
Download PDF • 2.81MB

120 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
Yazı: Blog2_Post
bottom of page