top of page
Ara
  • Yazarın fotoğrafıCeren Çiller

Ölmek // Arthur Schnitzler

Ölmek

Arthur Schnitzler (1862 - 1931)

Arthur Schnitzler Kimdir?


Arthur Schnitzler Avusturyalı bir yazardır. Freud'un çalışmalarına büyük ilgi duymuş olan Schnitzler, hipnoz gibi konularla özel olarak ilgilenmiştir. Eserlerinde iç monolog tekniğini kullanarak psikanaliz ilkelerini aktarmasıyla Alman edebiyatında ün yapmıştır.


Okumadan önce:


Yukarıda bahsettiğim iç monolog tekniğini her sayfasında açık açık görebildiğimiz 95 sayfalık bir kitap olan Ölmek, yalın dili ile okuyucu için gayet anlaşılır.

Kitabın nasıl bir beklentiyle okunduğuna göre alınan haz da değişkenlik gösteriyor. Keyfi ya da edebi haz amaçlı okuyanların birçoğu bence kitaptan tatmin olmayabilirler. Konunun basit ve düz oluşunun onları sıkacağını düşünüyorum. Ancak kitabı psikolojik bir eser olarak görenler her sayfada karakterlerin iç dünyalarını psikolog gibi gözlemleyecek ve bu vakayı incelemekten haz duyacaklardır.

“Yeryüzünde aslında hep ölüm mahkumları dolaşıyor.”

Eserde ana karakterler birbirine çok aşık iki sevgili Felix ve Marie. Olay, Felix’in bir yıl içinde öleceğini öğrenmesi ile başlıyor. Ardından, adından da anlaşılacağı gibi bu ikili sadece bir şeyden bahseder oluyorlar artık: Ölmek.

“Sevgili Alfred, göreceksin; ben bu dünyadan gülümseyerek ayrılanlardan biri olacağım.”

Marie her ne kadar Felix’e ölümü unutturmaya ve hayattan zevk aldırmaya çalışsa da işleri sarpa sardırmaktan başka işe yaramıyor çırpınışları. Felix de her ne kadar unutmaya ve önüne bakmaya çalışsa da bataklıkta çırpınan bir adam gibi daha fazla saplanıyor ölümün kendisine günden güne.

“Ah, biraz daha yaşayabilsem, elimden geldiği kadar, en iyi şekilde yaşarım.”

Her şey sayfalar ilerledikçe daha da kötüleşiyor ve Felix, Marie’yi gittikçe saplantı haline getiriyor. Marie’nin yaşamasını, o öldükten sonra bile Marie’nin güzel yüzünün gülecek olmasını hazmediyor artık. Kitabın ilk sayfalarında “Beni bırak, yalnız öleyim!” diyen Felix artık “Benimle öl!” diyor. Marie, sevgilisine o kadar sadık ki, onun için her şeyi yapmaya hazır. Hasta yatağının başından ayrılmıyor, gerekirse dışarı çıkmıyor. Felix’in saçmalıklarını ve kaprislerini alttan alacak sabra sahip bir kadın. Ancak başlarda “Sensiz yaşayamam, bırak seninle öleyim!” diyen Marie ise kendi içinde derin bir sorgulama yaşıyor.

“Elleri bağlı bir şekilde darağacına götürülen zavallı iblis, zehrini içtikten sonra hikmetler söyleyen büyük bilge, göğsüne doğru çevrilmiş tüfeklere gülümseyerek bakan özgürlük kahramanı mahkum; onların hepsi riyakar biliyorum ve pervasızlıkları, gülüşleri hepsi sahte çünkü hepsi de korkuyor. Ölümden müthiş korkuyorlar ve bu da ölümün kendisi kadar tabii!”

Eser içerisinde ölüm duygusunu fazlasıyla alıyor okuyucu. Karamsarlık, hayattan zevk alamama, korku, köşeye sıkışmışlık ve çaresizlik hissi her sayfada her cümleye işlenmiş.


Kitabı bizler için Türkçeye çeviren Zeynep Tuğçe Özcan’a da teşekkür ediyorum.



93 görüntüleme6 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
Yazı: Blog2_Post
bottom of page